Gül Nida
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Gül Nida

Gülnida
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap

 

 Allah-u Teala'nın Kudret ve Azametinin Delilleri

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
gülsevdam
Admin
gülsevdam


Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : istanbul

Allah-u Teala'nın Kudret ve Azametinin Delilleri Empty
MesajKonu: Allah-u Teala''nın Kudret ve Azametinin Delilleri   Allah-u Teala'nın Kudret ve Azametinin Delilleri Icon_minitimePtsi Mayıs 25, 2009 7:15 am

Allah-u Teala'nın Kudret ve Azametinin Delilleri

"Rabb'ini Görmedin mi, Gölgeyi Nasıl Uzattı?"
(Furkân: 45)

"Bizim Yeryüzüne Gelip,
Onu Uçlarından Eksilttiğimizi Görmediler mi?"
(Ra'd: 41)

"İçmekte Olduğunuz Suyu da Söyleyin Bana! Onu Buluttan İndiren Siz misiniz, Yoksa Biz miyiz? Eğer Dileseydik, Onu (İçilmeyecek) Tuzlu Bir Su Yapardık. Hâlâ Şükretmez misiniz?"
(Vâkıa: 68-69-70)

"Söyleyin Şimdi Bana, Çakmakta Olduğunuz Ateşi!
Onun Ağacını Siz mi Yarattınız, Yoksa Biz miyiz Yaratan?"
(Vâkıa: 71-72)

"Görmez misin ki, Gemiler Denizde Allah'ın Nimetleriyle Akıp Gider.
Böylece Size Âyetlerini (Varlığının Delillerini) Gösterir."
(Lokman: 31)

ALLAH-U TEÂLÂ'NIN KUDRET ve
AZAMETİNİN DELİLLERİ




"Onlar ayakta iken, otururken, yanları üzerine yatarken Allah'ı zikrederler. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler (ve şöyle duâ ederler):
Ey Rabb'imiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi ateş azabından koru. Ey Rabb'imiz! Sen kimi ateşe koyarsan, onu rezil etmiş rüsvây etmiş olursun. Zâlimlerin hiç yardımcıları yoktur. Ey Rabb'imiz! Doğrusu biz: ‘Rabb'inize inanın!' diye imana çağıran bir davetçiyi işittik, hemen iman ettik. Ey Rabb'imiz! Günahlarımızı bize bağışla! Kötülüklerimizi ört! Canımızı iyilerle beraber al. Ey Rabb'imiz! Bize peygamberlerin vasıtasıyla vâdettiklerini ikram et ve kıyamet gününde bizi rezil etme, rüsvây etme! Şüphesiz ki sen vâdinden caymazsın."
(Âl-i imrân: 191-194)

Allah-u Teâlâ'nın emir buyurduğu bu tefekkür, O'nun yarattıkları üzerinde yapılması gereken tefekkürdür, Zât-ı Ecell-ü âlâ'sı hakkında tefekkür câiz değildir.





"Ağaçlar Kalem
Denizler Mürekkep Olsa"

Allah-u Teâlâ bütün kâinatı yaratan kudretin Zât-ı akdes'i olduğunu kâfirlerin de ikrar ve itirafa mecbur olduklarını Âyet-i kerime'sinde haber vermektedir:

"Andolsun ki onlara: ‘Gökleri ve yeri kim yarattı?' diye sorsan, mutlaka: ‘Allah!..' derler.

De ki: Hamd Allah'a mahsustur.

Hayır, onların çoğu bilmezler." (Lokman: 25)

İnsanlar kendi fıtratlarına döndüğü, kendi vicdanlarına danıştıkları zaman bu apaçık gerçeği görebilirler. Buna rağmen Allah-u Teâlâ'ya başkalarını ortak koşmaktadırlar. Fazlasıyla uyarıldıkları halde uyanamamaktadırlar. Çoğu kişiler düşünüp tefekkür etmezler. Bu hususa dikkatleri çekilecek olsa, gereken şekilde dikkat etmezler.

Gökler ve yer Allah-u Teâlâ'nın mahluku olunca göklerde ve yerde bulunanlar da şüphesiz ki O'nundur.

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ındır. Şüphesiz ki Allah ganidir ve övülmeye en çok lâyık olandır." (Lokman: 26)

Bütün hamd ve övgüler O'na mahsustur. Her şey O'na muhtaçtır. Hiç kimse O'nu övmese dahi O, övenlerin övmelerinden, hamd edenlerin hamdinden müstağnîdir. Kâfirlerin küfrü, müşriklerin şirki sebebiyle O'na hiçbir eksiklik ve noksanlık ulaşmaz.

O'nun ilim ve kudretinde bitmez-tükenmez incelikler, uçsuz-bucaksız sırlar vardır.

Âyet-i kerime'de şöyle buyurulmaktadır:

"Eğer yeryüzündeki bütün ağaçlar kalem, denizler de mürekkep olsa ve hatta buna yedi deniz daha eklense, yine de Allah'ın kelimeleri tükenmez.

Şüphe yok ki Allah Aziz'dir, hikmet sahibidir." (Lokman: 27)

Hiçbir şey O'nun ezelî ilminden ve hikmetinden dışarı çıkamaz.

Allah-u Teâlâ burada azamet ve kibriyâsından, celâl ve kemâlinden, en güzel isimlerinden, ilâhî sıfatlarından, hiçbir beşerin künhüne ulaşamadığı tam ve mükemmel olan sözlerinden haber vermektedir.

Kelimât-ı ilâhiye'nin sonu yoktur. Çünkü O'nun ilmine ve hikmetine sınır konulamaz, iradesini dilediği şekilde kullanır. Kayıt ve hudut tanımaksızın hükmünü icrâ etmektedir.

Allah-u Teâlâ'nın kudretinin ve ezelî ilminin noksansız ve hudutsuz olduğunu gösteren bu Âyet-i kerime'ler, kâfirlerin ölüm sonrası dirilişi inkâr etmelerini boşa çıkarmaktadır.

Diğer bir Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Sizin yaratılmanız da yeniden diriltilmeniz de ancak bir tek kişinin yaratılması ve tekrar diriltilmesi gibidir.

Şüphesiz ki Allah işitendir, görendir." (Lokman: 28)

Çünkü Allah-u Teâlâ bir şeyin olmasını dilediği zaman ona "Ol!" der, o da derhal oluverir.

Bir tek şeyin yaratılışıyla bir çok şeyin yaratılışı arasında fark yoktur. Bir tek kişinin diriltilmesiyle milyonlarca kişinin diriltilmesi arasında da hiç fark yoktur. Bütün bunlar O'na göre kolaydır ve hiçbir şey O'na zor gelmez.

Âyet-i kerime'sinde şöyle buyurmaktadır:

"Bizim emrimiz ancak bir göz açıp kapanana kadar bir tek andır." (Kamer: 50)

Bir şeye ancak bir kere emreder. Az da, çok da O'nun kudreti açısından birdir.

Allah-u Teâlâ bir şeyi yaratmak istediği zaman; onu düşünüp tasarlamaya, zamana, mekâna ve numuneye muhtaç değildir. Onu istemesiyle o şeyin meydana gelmesi bir olur.

Esmâ-i hüsnâ içinde mevcudatı yaratışını, düzenleyişini belirten mübarek isimleri mevcuttur.

"Hâlik"; her şeyi nizam ve intizam içinde yoktan var eden, yaratan ve tedbirini görüp ihtiyaçlarını yerleştiren demektir.

Her yarattığını birbirine uygun, yeni bir icat ile numunesiz olarak yoktan yarattığını belirten ism-i şerif'i ise "Bârî"dir.

Bir ism-i şerif'i de "Musavvir"dir ki; her şeye ihtimamla bir şekil ve hususiyet veren, düzenleyip en güzel bir biçimde tertip eden, güzelliğinin kemalini gösteren mânâsına gelir.

Âyet-i kerime'sinde buyurur ki:

"O ki gökleri, yeri ve ikisinin arasında bulunanları altı günde yarattı." (Furkân: 59)

Yaratmak; bir anda dilemek ve meydana getirmek "Ol!" demekle oluvermekten ibaret olmakla birlikte, O bunların hepsini birden değil, ilâhî hikmetleriyle geliştire geliştire, olgunlaştıra olgunlaştıra yaratmıştır. Bu yükseklik ve genişlikteki yedi kat gökleri, bu yoğun ve geniş yerleri bir anda da yaratmaya gücü yeten Kâdir-i mutlak, her birini bir ölçü ile takdir ve bir zamana tahsis etmiştir.

Bu şekilde yaratma da ilâhî kudrete delâlet etmektedir. Hiçbir tedricen ilerleme olmadan bütün yaratıklar bir defada ve bir anda yaratılmış olsaydı, hiçbiri diğerinin yaratılışına şâhit olamazdı. Diriden ölü, ölüden diri, ateşten toprak, topraktan su, çamurdan hayat ortaya çıkması şöyle dursun; gece ve gündüz birbirini takip etmez, insandan insan bile doğmazdı. Atalarımız yaratılırsa biz olmazdık, biz olursak onlar olmazdı veya hepimiz olur ata evlât olmazdık. Şu halde bir çok yaratılışları da içine alan dereceleme ile yaratmada Allah-u Teâlâ'nın ayrıca bir kudreti ve azameti gözler önüne serilmektedir.

Günlerden maksat, yirmi dört saat süren dünya günleri değil, müddetini ancak O'nun bildiği merhaleler ve devrelerdir.

Çünkü gün, güneşin doğuş ve batışıyla ortaya çıkan bir durumdur. Gökler yaratılmadan önce ise gündüz ve gece yoktu.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
gülsevdam
Admin
gülsevdam


Mesaj Sayısı : 11
Kayıt tarihi : 24/05/09
Nerden : istanbul

Allah-u Teala'nın Kudret ve Azametinin Delilleri Empty
MesajKonu: Geri: Allah-u Teala'nın Kudret ve Azametinin Delilleri   Allah-u Teala'nın Kudret ve Azametinin Delilleri Icon_minitimePtsi Mayıs 25, 2009 7:17 am

Dünyanın İnsanoğluna
Mekân Oluşu:

İlâhi irade ezelî kudret ve ilmiyle tecellî edince insanoğlu için yerküreyi yarattı.

Âyet-i kerime'de:

"O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır." buyuruluyor. (Bakara: 117)

Burada "Göklerin ve yerin yaratıcısı" mânâsına gelen "Hâlik" yerine, "Yoktan var edicisi veya mucidi" mânâsında "Bedi'" ism-i şerifi kullanılmıştır. Bunların seyrine doyulmaz, sırlarına erilmez.

"O iki doğunun ve iki batının Rabb'i'dir." (Rahman: 17)

Mülkü olan bütün bu gökleri, yeri ve bunlardaki her şeyi Allah-u Teâlâ bir düzen üzere bir irade ile ve sadece "Ol!" demekle icad etmiştir. Her oluş bir yaratıcıya muhtaçtır ve Allah-u Teâlâ böyle bir yaratıcıdır.

İlk insan Âdem Aleyhisselâm yaratılmadan, onun ve neslinin hayat sürecekleri yer hazırlandı ve adına "Dünya" denildi.

Dünya güneş sisteminde insanoğlunun yurdu olan gezegendir. Atmosfer, hidrosfer ve litosfer olmak üzere üç tabakadan meydana gelmiştir. Atmosfer, dünyayı çevreleyen gaz tabakasıdır. Yeryüzündeki bütün sular hidrosferi meydana getirirler. Litosfer ise dünyanın katı kısmını teşkil eder.

Yeryüzü jeolojik değişmelere uğradıktan sonra insan ve diğer canlıların yaşamasına elverişli duruma gelmiş, her devresi sırasıyla yedi günden birine tesadüf etmek üzere yedi devre geçirmiştir.

Ebu Hüreyre -radiyallahu anh- den rivayet edildiğine göre Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif'lerinde şöyle buyurmuştur:

"Azîz ve Celîl olan Allah, yeri cumartesi günü yaratmış, o toprakta dağları pazar günü, ağaçları pazartesi günü, hoşa gitmeyecek şeyleri salı günü, nûru çarşamba günü yaratmış, yerin üzerine hayvanları perşembe günü yaymıştır. Âdem Aleyhisselâm'ı da cuma günü ikindiden sonra, mahlukların en sonunda ve cuma saatlerinin nihayetinde, ikindi ile akşam arasında yaratmıştır." (Müslim: 2789)

Hadis-i şerif'te belirtildiği üzere yedinci devrede insan yaratılıp, hazırlanan dünyaya ayak basmıştır.



Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime'lerinde kudret ve azametini gösteren delillerle kullarının dikkatlerini çekerek Âyet-i kerime'lerinde şöyle buyurmaktadır:

"Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabb'inize ibadet ediniz ki, korunasınız." (Bakara: 21)

O'na ibadet etmek suretiyle Rububiyet'inin haklarını yerine getiriniz. En güzel edep ve saygı ile O'na boyun eğiniz, emirlerine ve hükümlerine uyunuz.

O öyle lütufkâr bir yaratıcıdır ki:

"Yeryüzünü sizin için bir döşek, göğü de bir bina yaptı." (Bakara: 22)

İnsanları yeryüzünde yaratmış, her türlü rahatlarının sebeplerini temin etmiştir. Yuvarlak olmasına rağmen açılmış bir yaygı gibi yapmış, üzerinde yaşamaya elverişli kılmıştır.



Eserden Müessire:

Âdem Aleyhisselâm'dan bu güne kadar gelip geçmiş bütün canlılara döşeklik yapan yeryüzü, bundan sonra da kıyamete kadar bu vazifesini yapmaya devam edecektir.

Yeryüzünde bir çok değişikler olmakta, kevnî mucizeler gözler önünde parlayıp durmaktadır:

Âyet-i kerime'de şöyle buyuruluyor:

"Bizim yeryüzüne gelip, onu uçlarından eksilttiğimizi görmediler mi?" (Ra'd: 41)

Ayaklarının altına serdiğimiz yeri aynı durumda bırakıyor muyuz? Üzerinde yaşadıkları, etrafından kudretimizle sarıp daraltmıyor muyuz? Çeşitli yeryüzü hadiseleri ile onu aşındırıp parçalamıyor muyuz?

Gökyüzü de onun tavanı olarak bina edilmiş ve onu yeryüzünü muhafaza etme vazifesi verilmiştir.

Diğer Âyet-i kerime'lerde ise şöyle buyuruluyor:

"Yeryüzünün nasıl yayıldığına bakmazlar mı?" (Ğâşiye: 20)

Nasıl yayılıp döşenmiş? Bunu böyle yayıp serenler insanlar değildir. İnsanlar olmazdan önce de yeryüzü yaygındı.

"Biz yeryüzünü bir döşek yapmadık mı?" (Nebe: 6)

İnsanlar hep bu döşekte doğmuşlar ve bu döşekte hayatlarını sürdürmektedirler.

Yeryüzünün, başta insan olmak üzere mevcut canlıların yaşamasına uygun ölçü ve şartlarda yaratılması bir tesadüf değil, çok mükemmel bir plân ve programın mahsulüdür.

Dünya kendi mihveri etrafında döner. Dönüş hızı ekvatorda 27 km. kutuplarda 10 km. kadardır. Bir dönüşü 23 saat 56 dakika 4.095 saniyede tamamlar. Buna "Gün" denir. Günde 40 bin km.lik yol alır.

Dünya güneşin etrafında döner. Dönüş hızı saatte 110 bin km.dir. Bir devrini 365 gün 6 saat 9 dakika 5 saniyede tamamlar. Buna "Yıl" denir. Dünya güneşin etrafında dönerken tam yuvarlak değil de elips biçiminde bir yörünge takip eder. Bunun sonucu olarak yeryüzünün muhtelif noktalarında gece ile gündüz uzunluğu değişir ve mevsimler meydana gelir.

Dünya ayrıca bütün güneş sistemiyle birlikte de hareket eder. Güneş sistemi diğer yıldızların da hareketine uyarak gitmektedir. Bu hareketin hızı ise saatte 72 bin km.dir.

Âyet-i kerime'de:

"Kesin olarak inananlar için yeryüzünde açık deliller vardır." buyuruluyor. (Zâriyât: 20)

Meselâ dünyanın kendi ekseni etrafında dönmesi ve güneşin çevresinde belli bir mesafede elips çizerek hareketini sürdürmesi gece ile gündüzü ve mevsimleri meydana getirmektedir. Kendi mihveri etrafında bir dönüşünü 24 saatte değil de, daha az veya daha fazla bir zamanda tamamlasaydı, gece ve gündüz durumları bu günkü gibi düzenli ve dengeli olmazdı. Güneşin etrafında elips değil de tam bir daire çizseydi mevsimler meydana gelmezdi.

"De ki: Yeryüzünde gezip dolaşın. Allah'ın yaratmaya nasıl başladığına bir bakın! İşte Allah, ahiret hayatını da (aynı şekilde) yaratacaktır. Gerçekten Allah'ın herşeye gücü yeter." (Ankebût: 20)

Allah-u Teâlâ dünyayı içindekilerle beraber insanların istifadesine sunmuş, bir vakte kadar insanoğluna karargâh kılmış, yeryüzünün ıslahından sonra üzerinde azgınlığa sapmamalarını emir buyurmuştur:

"Islah olmuşken yeryüzünde fesad çıkarmayın." (A'râf: 56)

İnsanlar Allah-u Teâlâ'nın kurduğu düzeni ve dengeyi bozmaya kalkarlarsa, yaptıklarından sorumlu olmuş olurlar.


Hakikat Dergisi/ Ekim Sayısı
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
 
Allah-u Teala'nın Kudret ve Azametinin Delilleri
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» ALLAH (CC)
» ALLAH'IN SIFATLARI
» Allah (c.c)-İlah
» Allah'u (c.c) Teala'nın İspatı
» ALLAH'ın 99 Güzel İsim ve Anlamları

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
Gül Nida :: İSLAMİ KONULAR :: Rabbimiz . . .-
Buraya geçin: