Geçmişte kullanılan klâsik anlatıma göre, Dünyanın yaşadığımız zemini üzerinden, Ay yörüngesine kadar olan sahada yedi kat yer vardır.
Ve bu anlayışa göre biz, şu anda yedi kat yerin dibinde yaşamaktyız!
Bizim üstümüzde altıncı kat yer, üstünde beşinci yer ve Ay’a kadar birinci kat yer vardır.
Esasen bu anlatım, bizim atmosfer tabakalarını tanımlamaktadır.
Atmosfer dışında birinci semâda yani gökte Ay vardır, ikinci katta Merkür, üçüncü katta Venüs, dördüncü katta Güneş, beşinci katta Mars, altıncı katta Jüpiter ve yedinci katta da Satürn ve diğerleri mevcuttur.
Bundan sonra “yıldızlar feleği” denen “galaksiler” vardır.
“KÜRSİ” ismi ile tanımlanan, “Samanyolu Galaksisi”dir.
Mekân kavramı, Güneş sistemi dışında, galaksiye uzanır.
“Din”deki bunun dışında kalan tüm tanımlamalar varlıklar ise tamamiyle BOYUTSALDIR!.
Esasen bizim kullanmakta olduğumuz “KOZMİK” kelimesi dahi günümüzdeki kullanım şekliyle, “BOYUTSALLIĞI” ifade içindir... Yoksa kastımız, bu kelimenin orijinalinden gelen “Evrene ait” anlamında olarak “mekân” ifade eder bir anlam değildir.
“Kozmik ışınlar” dediğimizde de işaret etmek istediğimiz mânâ, “uzaydan gelen ışınlar” olmayıp, “uzayın boyutsal katmanlarına ait varlıkların yaydıkları dalgalar”, yâni “alt boyut katmanlarına ait ışınlar” anlamındadır.
Kezâ “KOZMİK VARLIKLAR” dediğimizde de anlatmak istediğimiz “varlıklar”, bugün “UZAYLILAR” dedikleri ve öyle sandıkları “uzaylı varlıklar” değil; bizim boyutumuzun dışındaki boyutların katmanlarında yaşayan ve dinde “melek” diye isimlenmiş bulunan sayısını Allah’ın bildiği varlıklardır