GAVSİYE AÇIKLAMASI - Ahmed Hulûsi
GAVSI Â’ZÂM
Abdülkâdir Geylâni’nin
“RİSÂLE-İ GAVSİYE” Tercümesi
Ya Gavsı Â’zâm!. Allah, gayrından münezzeh, Allah’a yakındır!.
Ya Gavsı A’zâm, dedi Allah...
”Lebbeyk, Rabbi Gavs” dedim.
Nâsût ile melekût arasındaki her tavır şerîat, melekût ile ceberût arasındaki her tavır tarîkat, âlemi ceberût ile lâhût arasındaki her tavır da hakikattır.
Ya Gavs-ı Â'zâm... Hiç bir şeyde zâhir olmadım, insandaki zâhir oluşum gibi!..
Sonra sordum Rabbime, dedim ki: Hiç mekânın olur mu?..
Dedi ki:
-Yâ Gavs-ı Â'zâm... Ben mekânın mekânıyım!.. Benim mekânım olmaz!.. Ben insanın sırrıyım!..
Sordum tekrar; dedim ki:
Ya rabbi; hiç içer misin, yer misin?..
Dedi ki:
Yemem, fakîrin yemesidir; içmem de fakîrin içmesidir!..
Ve dahi sordum...
Ya Rabbî, melâikeyi hangi şeyden halkettin?..
Dedi ki Hak Teâlâ:
İnsanın nûrundan halkettim; ve insanı da nûrumun zuhûrundan halkettim.
Ve daha sordum.
Ya Rabb-i Gavs, hiç seni hâmil bulunur mu?.
Dedi.
Yâ Gavs-ı Â'zâm... İNSANI meydana getirdim beni hâmil olması için... Ve kâinatı da İNSANI hâmil olması için meydana getirdim!.
Ya Gavs-ı Â'zâm, ne güzel tâlibim ve ne güzel talep edilendir insan. Ne güzel rakiptir insan ve ne güzel merkûbtur mükevvinat.
Yâ Gavs-ı Â'zâm, insan sırrımdır ve ben O'nun sırrıyım!.. Eğer, insan indimdeki menziline ârif olsaydı, derdi ki, bütün nefislerdeki nefs'im; bu anda mülk yoktur benden gayrı!.
Yâ Gavs-ı Â'zâm... insanın yemesi, içmesi, mekânı, hayatta duruşu, yayılışı, konuşuşu ve susuşu, yaptığı işi, teveccüh ettiği şey, gâib olduğu şey BENİM... Sekînesi, muharriki ve müsekkiniyim!.
Ve bana buyurdu ki rabbim:
Ya Gavs-ı Â'zâm, insanın cismi ve nefsi ve kalbi ve ruhu ve işitişi ve görüşü ve eli ayağı ve tamamını nefsimle izhar ettim... O yoktur, ancak BEN varım!.. ve BEN de onun gayrı değilim!.
Ve bana dedi ki:
Ya Gavs-ı Â'zâm, FAKR ateşiyle yanan ve ihtiyaç ateşiyle münkesir birini görürsen yaklaş ona; şüphesiz ki benimle onun arasında perde yoktur!.
Ve dedi ki bana:
Yemek yeme ve içme ve uyuma İNDİMDEKİ yerinde kalben ve basaren hazır olmadıkça.
Ve daha dedi ki:
Yâ Gavs-ı Â'zâm... Benden, seferi bâtını yapmamakla uzak olursa bir kişi, onu sefer-i bâtın ile mübtelâ kılarım.
Ve daha dedi ki:
Yâ Gavs-ı Â'zâm, ittihad öyle bir hâldir ki, onu lisan anlatamaz!.. Kim ona iman ederse, kabul olur; ve kim reddederse o hâli küfretmiş olur!. Kim vüsûlden sonra ibadeti (beşeriyetiyle) irade ederse, Allah'a şirk koşmuş olur!..
Ve daha dedi ki:
Ya Gavs-ı Â'zâm, kim saadet-i ezelî ile saadete kavuşmuş ise, ne mutlu ona. Bundan sonra mahrum olmaz ebeden!.
Kim ki şekâvet-i ezelî ile şakî olmuşsa, yazıklar olmuş ona; ve o ebediyyen makbul olmaz!..
Ve daha dedi ki:
Fakrı ve yoksulluğu insanı taşıyıcı kıldım!.. Kim ona yoldaş olursa, menziline ulaşır; sahralarda vâdilerde dolaşmadan!.
Yâ Gavs-ı Â'zâm... Muhabbet, seven ile sevilen arasında perdedir!. Seven, sevilende yok olduğu zaman(seven sevilenle var olduğunda) vüsûl hâsıl olur.
Yâ Gavs-ı Â'zâm... İnsan, ölümden sonra ne olacağını bilseydi, dünya hayatını sürdürmeyi temennî etmez; her an, “beni öldür” diye yalvarırdı!.
Yâ Gavs-ı Â'zâm... Kıyâmet gününde, indimde mahlûkâtın en sevgilisi sağır, dilsiz, kör, hayrette olan ve ağlayandır!.. Kabirde de bu böyledir!.
Ya Gavs-ı Â'zâm... Beni gören sualden müstağni olur her hâlinde; görmeyen ise faydalanamaz sualden, o da işin kâliyle perdelenmiştir!.
Yâ Gavs-ı Â'zâm... Bütün ruhlar raksederler kalıplarında kıyâmete kadar; «Elestü birabbiküm» sözünün mânâsından dolayı, sonra da derler ki, «Rabbimizi gördük»!.
Ve daha dedi ki;
Yâ Gavs-ı Â'zâm... Kim ki ilimden sonra (bir de ayrıca) rü'yet isterse o mahcûbtur (perdelidir). Kim ki rüyeti ilmin gayrı zannederse o rabbi görmekten, güvenilmeyecek zanna aldanıp, kendini beğenmişlerden, mağrurlardan olur!.
Ve dedi ki bana:
Yâ Gavs-ı Â'zâm... Benim indimde fakîr, hiçbir şeyi olmayan değildir!.. Belki fakîrler onlardır ki, emirleri her şeyde geçer!.. Bir şeye "ol" derler ise, o şey olur!.
Ve dedi ki bana;
Yâ Gavs-ı Â'zâm... Cennettekilere, zuhûrumdan sonra ne ne ülfet vardır, ne de (daha büyük bir) nimet; ateştekilere zuhûrumdan sonra ve vahşet vardır ne de hurkat (bilmezlik).
Yâ Gavs-ı Â'zâm... Her kerîmden Kerîmim, her rahîmden Rahîmim.
Yâ Gavs-ı Â'zâm, indimde avam gibi uyuma, beni görürsün!.
Sordum, dedim ki:
Yâ Rabbi, indinde nasıl uyuyayım?..
-Cismin lezzetinden sıyrılarak; nefsin şehevâtından arınarak; ruhun anlık kaymasından kurtularak; ve zâtınla fenâ bularak uyu!.
Ve dedi ki.
Yâ Gavs-ı Â'zâm...
Lebbeyke yâ Rabb'el arşi'l azîm..? Rabb-el Kerîm ve Rahîm.
Ya Gavs Â'zâm, ashabından kim sohbetimi isterse, ona FAKRI; sonra FAKRIN FAKRINI; ve sonra da FAKRIN FAKRININ FAKRINI tavsiye ederim... Böylece, FAKR hâlinde onlarda BEN'den başkası kalmaz!.
Ve daha dedi ki;
Yâ Gavs-ı Â'zâm. Ne mutlu sana mahlûkatıma Rauf olabilirsen; ve ne mutlu sana onların hatalarını bağışlarsan!.
Ve daha buyurdu ki;
Ey Gavs-ı Â'zâm. Zâhidleri nefis yolunda; ârifleri kalb yolunda; vâkıfları ruh yolunda kıldım. Nefs'i de HÜR olanlara mahâl kıldım.Hürlerin kalbleri sırlar kabirleridir.
Yâ Gavs-ı Â'zâm. Ashabına söyle, fakr hâlindekilerin dualarını ganimet bilsinler. Şüphesiz ki onlar benim indimde, ben de onların indindeyim!.
Yâ Gavs-ı Â'zâm. Ben bütün fakrdekilerin sığınacağı yeri, meskenî ve manzarıyım ve bana dönerler.
Yâ Gavs-ı Â'zâm. Cennete nazar etme ki, beni vasıtasız göresin; ve cehenneme de nazar etme ki, beni vasıtasız göresin.
Yâ Gavs. Cennet ehli cennetle meşguldür; azâb ehli ateşle meşguldür!.. Sen ise "BEN"imle meşgul ol!.
Yâ Gavs. Cennet ehlinden bazı kullarım, nimetlerimden sığınırlar bana; cehennem ehlinin azâbdan bana sığınmaları gibi!.
Yâ Gavs-ı Â’zâm. Resûl ve Nebîlerin hâricinde kullarım vardır ki, onların hallerine muttalî olamaz ne dünya ehlinden biri, ne uhrâ ehlinden biri, ne cennet ehlinden biri, ne azâb ehlinden biri, ne Mâlik, ne Rıdvan, ve ne cennet için halkettiklerim ve ne de cehennem için halkettiklerim!.
Yâ Gavs. Kim benden gayrıyla meşgul olursa, sahibi ateş olur kıyâmette.
Ya Gavs. Kurb ehli kurbiyetlerinden dolayı yakınırlar, buûd ehlinin uzaklıktan şikâyetleri gibi...
Yâ Gavs. Kimse benden uzak olamaz, mâsiyetiyle; kimse de tâatıyla kurb sahibi olamaz.
Yâ Gavs. Birisi benden kurb sahibi ise, o ancak mâsiyettedir. Zirâ, onlar acz ve nedâmet ehlidirler.
Yâ Gavs. Acz, nur menbâıdır; ucûb, kendini beğenme de kederlere mahâldir, zulmet kaynağıdır.
Yâ Gavs. Çok sıcak bir günde biri sana gelip su istese ve senin de o suya ihtiyacın olmasa ve buna rağmen de vermesen, sen cimrilerin en cimrisi olursun!.. Hâl böyle olunca, nasıl rahmetime mâni olayım?.
Ben nefsime şehâdetle tescil ederim ki, kesinlikle Erhamü'r Rahimîn'im!.
Yâ Gavs. Mâ'siyet ehli mâ'siyetiyle perdelidir. Tâat ehli de tâatıyla perdelidir; ve ben onlardan kaçınırım.Bunlardan başka bir grub da vardır; ki onların ne tâatla alâkaları vardır, ne de mâ'siyetle!.
Yâ Gavs. Hatalı kullarımı fazl ve keremim ile müjdele; icâbedeni de adl ve öcalmamla müjdele.
Yâ Gavs. Tâat ehli nimetlere tezellül ettiklerinden zikrederler; ve mâ'siyet ehli de tezellül edip Rahim'i zikrederler!.
Yâ Gavs. Avâmı halkettim, nûruma dayanamadılar, araya zulmet perdesini koydum, havâs’ı yarattım nûruma dayanamadılar, nur perdelerini koydum."
Yâ Gavs. Ashabına söyle, onlardan kim bana vâsıl olmak isterse, benden gayrı her şeyden sıyrılıp çıksın!..
Yâ Gavs. Dünya geçidinden çık ki, âhirete vâsıl olasın; âhiret geçidinden de çık ki, bana vâsıl olasın!.
Yâ Gavs. Cisimlerden ve nefsinden çık; sonra kalplerden ve ruhundan çık; sonra hüküm ve emirden çık; ki bana vâsıl olasın!.
Dedim ki;
Yâ Rabbi, hangi namaz sana daha yakındır?..
“-O namaz ki, içinde benden başkasının kalmadığı, kılanın içinde kaybolduğu!.."
Sonra sordum, dedim ki:
-İndinde hangi oruç daha faziletlidir..?
-O oruç ki, onda benden başkası kaybolup, benden gayrı kalmaz!.
Sonra sordum:
-Hangi fiiller indinde faziletlidir?..
-Benden gayrının kalmayıp, içinde cennet ve cehennemin bulunmadığı, yapanın kaybolduğu!.
-Hangi gülüş indinde faziletlidir?.
-Ağlamayarak tevbe edenlerin gülüşü..
-Hangi tövbe indinde faziletlidir?.
-Mâumların tövbesi!.
-Hangi ismet indinde daha faziletlidir?.
-Tövbekârların ismeti!.
Sonra dedi ki:
Yâ Gavs-ı Â'zâm. İlim sahibi için yol yoktur, tâ ki indindeki ilmi inkâr etmedikçe...Eğer ilmini terketmezse, şeytanın lisânı olur!.
Rabbim Teâlâ'yı gördüm ve sordum:
Yâ Rabbi.."Aşk"ın mânâsı nedir?.
Yâ Gavs!. Âşık ol bana. Âşık benim, aşk benim!.Kalbini benden gayrından çevir ve fariğ kıl!.
Yâ Gavs-ı Â'zâm. Aşkın zâhirine ârif olursan, aşktan fenâ bulmalısın!.Zîrâ, aşk HİCAPTIR!. Âşık ile mâşuk arasındaki hicâb!.
Yâ Gavs!. Tövbeyi istersen, önce nefsinden günahı çıkarmalısın.. Sonra kalbinden hâtırasını çıkarmalısın!.... İşte o zaman bana vâsıl olursun!...Aksi halde müstehzîlerden olursun!.
Yâ Gavs. Haremime girmek istersen, ne mülke, ne melekûta, ne ceberûta iltifat et. Şüphesiz ki mülk âlimin, melekût ârif'in, ceberût da vâkıfîn’in şeytanıdır!.Kim bunlardan birine razı olursa, o, indimde tard edilmişlerden olur!.
Ve daha dedi ki:
Yâ Gavs. Mücahede, müşâhede denizlerinden bir denizdir ve balıkları da vâkıflardır...Müşâhede denizine girmeyi irade edene, mücahede gerekir...Zîrâ, mücahede müşâhedenin tohumudur!.
Yâ Gavs. Kim mücahedeyi ihtiyâr ederse, ona müşâhedem olur; istese de istemese de!.
Yâ Gavs. Kim mücahededen mahrûm ise, ona müşâhedeye yol yoktur!.Tâliblere, benim kendilerine lâzım olduğum gibi, mücahede lâzımdır!.
Yâ Gavs. Kullarımın faziletlisi ve sevgilisi onlardır ki; evlâdı ve ana-babası olup da kalbi onlardan fâriğdir!...Eğer, ana-babası ölse hiç hüzün çekmez!. Kulum bu mertebeye ve menzile eriştiğinde, benim indimde "ana-babasız ve evlâdsız" (lem yelid ve lem yûled) ve "ve “lem yekûn lehu küfüven ehad" olur!
Yâ Gavs. Bana nazar etmek istiyorsan bir mahâlde, gayrımdan fâriğ kalbi ihtiyâr et!.
Sordum:
-İlmin ilmi nedir?...
Dedi ki:
Yâ Gavs-ı Â'zâm. İlmin ilmi, ilimden cehildir!.
-Yâ Gavs. Kalbi mücahedeye meyleden kula ne mutlu...Vay hâline o kulun ki kalbi şehevâta meyleder!.
Rabbimi gördüm ve "mi'râc "tan sordum...Buyurdu ki:
-Mi'râc, benden gayrı herşeyden urûc'tur!...Mi’râc 'ın kemâli de, nazarının gayrına kaymaması ve isyan etmemesidir!.
Yâ Gavs. Mi'râc 'ı olmayanın namazları yoktur benim indimde...Ve o, namazdan mahrumdur!.