HİCRİ YILBAŞI
Hicri Takvim : 1430
Hicri takvimi peygamberimizin Mekke'den Medine'ye hicretini başlangıç kabul eden ve ayın dünya çevresinde dolanımını esas alan bir takvim sistemidir.
İslamiyet'ten önce, her önemli olay tarih başlangıcı olarak kabul edilirmiş. En son fil vakası da takvim başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Bu uygulamada seneler, her önemli olaya göre sayılarak geldiğinden birçok karışıklıklara sebep oluyordu.
Hz. Ömer’in halifeliği döneminde hicretin 16. yılında Miladi 638 yılında Hz. Ömer (r.a.)'in emriyle Medine'de bir meclis toplanarak Hz. Ali'nin (r.a.) teklifi ve mecliste bulunanların kabulü ile Hz. Muhammed (s.a.v.)'in Mekke'den Medine'ye hicreti, İslâm tarihinin (hicri takvimin) başlangıcı ve muharrem ayının da bu yılın ilk ayı olması kararlaştırılmıştır. (Fakat Rasulullah hicrete, Muharrem ayında değil safer ayinin 27.günü hz. Ebubekir ile birlikte çıkmıştır.)
Hicri aylar; muharrem, safer, rebiulevvel, rebiulahir, cemaziyelevvel, cemaziyelahir, receb, şaban, ramazan, şevval, zilkade ve zilhicce seklinde sıralanırlar.
Türkiye'de 1927 yılında kullanıma giren ve Miladi takvim diye meşhur olan takvimin aslı 'gregoryen takvimi Hz. İsa'nın doğumunu (Milad) başlangıç olarak aldığı için bu adla anılır.
MUHARREM AYI VE ÂŞÛRÂ
Muhterem Müslümanlar, Hicri Takvimin ilk ayı olan muharrem ayının İslam tarihinde önemli bir yeri vardır. Bu ayın onuncu gününe "aşura günü" denilmektedir. “Aşr ve âşir Arapça’da “on” demektir.” [ T.D.V İslam ansiklopedisi; , Âşûrâ maddesi; İstanbul, 1996; c.4; s.24]
Âişe radiyallahu anhâ’dan:
”O (Âşûrâ), Kâbe’nin örtüldüğü gündür. Allah rasulu sallallahu aleyhi vesellem, Cahiliyet devrinde o günde oruç tutardı, Kureyş de cahiliyet devrinde o gün oruç tutardı.”
[ Rûdanî; Cem’ul fevaid; İz yayıncılık; İstanbul; c.2; s.53; Kutub-i Sitte; Akçağ yayınları; Ankara, 1990; c.9; s.462]
İbnu Hacer, Kureyş’in tuttuğu bu orucun kökeni hakkında şöyle bir kanaate varmıştır:
“Kureyş, Âşûrâ orucunu tutmada geçmiş şeriata –mesela Hz. İbrahim’in şeriatına- dayanmış olabilir. Rasulullahın orucu da onlara muvafakat icabı olabilir. Nitekim Hac da böyle olmuştur. Veya bu hayırlı bir amel olması sebebiyle, Allah o gün oruç tutmasına izin vermiş olabilir.”
[ Kutub-i Sitte; Akçağ yayınları; Ankara, 1990; c.9; s.465]
Hz. peygamberin rasul seçilmeden ve seçildikten sonra da devam ettiği bu oruç, köken olarak Kâbe’nin kurucusu olan Hz. İbrahim ve oğlu İsmail’den beri devam ede geldiği muhakkaktır.
İslam gelmezden ve geldikten sonra; Kâbe’nin her yıl örtüsünün değiştirilmesine izafeten Kureyş’lilerin tuttuğu Âşûrâ orucu tamamen gelenekselleşmiş bir oruç olduğu anlaşılmaktadır. Mekkelilerin çoğunluğunun bu orucu bilmediği veya tutmadığı da varsayılmaktadır.
Hz. Peygamberin de Bi’set’ten önce Hanif’lere uyduğu rivayetlerini temel alacak olursak; Hz. peygamberin Âşûrâ orucu, cahiliye müşriklerinin aksine tamamıyla Hz. İbrahim’e ve Hz. İsmail’e uymak amacı güttüğü muhakkaktır. Bi’set’ten sonra da İslam’ın ruhuna uygun olan ve cahiliye döneminde de Hac menasiklerinin de uygulandığını hatırlatırsak; Kureyş’in geleneksel Âşûrâ orucunun da Rasulullah tarafından, Hz. İbrahim ve İsmail geleneği olarak devam ettirilmesinin çok normal bir tavır olduğunu kabul etmemiz gerekmektedir.
Rasulullah s.a.v. bu ay hakkında ;
عَنْ عَائِشَةَ رَضِىَ اللّٰهُ عَنْهَا قَالَتْ:
كَانَ عَاشُورَاءُ يُصَامُ قَبْلَ رَمَضَانَ. فَلَمَّا نَزَلَ رَمَضَانُ كَانَ مَنْ شَاءَ صَامَ وَمَنْ شَاءَ أفْطَرَ
Muslim, Sıyam, 38
Hz. Aişe r.a. buyur
"Ramazan orucundan sonra en fazîletli oruç, Allah'ın değer verdiği ay olan muharrem ayında tutulan âşûrâ orucudur" (Muslim, Sıyam, 38. No:202) buyurarak bu ayda oruç tutmuştur.
İbni Abbas Radiyallâhu Anhumâ rivayet ediyor:
Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem Medine’ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi. “Bu ne orucudur?” diye sordu.
Yahudiler, “Bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun’u boğdurduğu gündür. Hz. Musa Aleyhisselâm şükür olarak bugün oruç tutmuştur” dediler.
Bunun üzerine Rasulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem da, “Biz, Musa’nın sünnetini ihyâya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz” buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti. (Ebû Dâvud, Savm: 64)
Başka bir rivâyette şöyle buyurmuştur:
"Yahûdilere aykırı hareket edin. Âşûrâ günü ile birlikte bir gün önce veya bir gün sonra da oruç tutun." [Ahmed]
Başka bir rivâyette şöyle buyurmuştur:
"Âşûra günü oruç tutun ve o günde yahûdilere aykırı hareket edin. O günden bir gün önce veya bir gün sonra da oruç tutun." [ Ahmed ve İbn-i Huzeyme rivâyet etmiştir.Hadisin senedinde İbn-i Ebî Leylâ vardır ki bu şahsın ezberi zayıftır.Ayrıca hadisi Abdurrezzak da rivâyet etmiştir.Beyhakî da İbn-i Abbas'tan mevkûf olarak şu lafızla rivâyet etmiştir: "Dokuz ve onuncu günleri oruç tutun ve yahûdilere aykırı hareket edin." Hadisin senedi sahîhtir. Abdulkâdir el-Arnaût'un tahkik ettiği İbn-i Kayyim'in 'Zâdu'l-Meâd' adlı eserine (c:2, s: 69) bakınız.]
Bu sebeple müslümanın aşağıdaki birçok faydaları elde edebilmesi için 9, 10 ve ve 11. günler olmak üzere üç gün oruç tutması gerekir:
1. Üç gün oruç tutmakla kendisine tam bir aylık oruç sevabı yazılır. Çünkü her iyilik, on katıyla mükafatlandırılır.
Nitekim Peygamber-s.a.v.- her aydan üç gün oruç tutar ve ashâbına da tutmalarını emrederdi.
2. Bu aydaki oruç, Ramazan orucundan sonra en fazîletli oruçtur.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmaktadır:
أَفْضَلُالصِّيَامِبَعْدَرَمَضَانَشَهْرُاللَّهِالْمُحَرَّمُ،وَأَفْضَلُالصَّلاَةِبَعْدَالْفَرِيضَةِصَلاَةُاللَّيْلِ
"Ramazan ayından sonra en fazîletli oruç, Allah'ın Muharrem ayı orucudur. Farz namazlardan sonra en fazîletli namaz ise, gece namazıdır."[ Müslim]
3. Muharrem ayının 10. günü ile birlikte 9. ve 11. günlerini tutmakla yahûdilere aykırı hareket edilmiş olur.
4. Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- örnek alınmış olur.
Nitekim Abdullah b. Abbas’tan-Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunan hadiste, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu gün oruç tutmuş ve ashâbına da o günde tutmalarını emretmiştir.[Buhârî ve Müslim]
5. Bu oruç, büyük günahlardan kaçınmak şartıyla bir yıl boyunca işlenen küçük günahlara keffâret olur.
Haddi zâtında orucun sevap ve mükâfatı, sınırsızdır.
Nitekim Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- bu konuda şöyle buyurmaktadır:
"Adem oğlunun her ameli için kendisine kat kat sevab verilir. Her iyilik, on katından yedi yüz katına kadar mükafatlandırır. Allah Teâlâ buyurdu ki: Oruç bunun dışındadır. Zirâ oruç benim içindir ve onun mükafatını da ben veririm." [ Buhârî ve Muslim]
Bu da orucun sabırdan olmasından dolayıdır.,
Nitekim Allah Teâlâ bu konuda şöyle buyurmaktadır:
إِنَّمَا يُوَفَّى الصَّابِرُونَ أَجْرَهُم بِغَيْرِ حِسَابٍ
"(Âhirette) sadece sabredenlere, mükâfatları (tarafımızdan) hesapsız olarak verilecektir."[ Zumer Sûresi: 10]
Kışın tutulan oruç; gündüzü kısa ve soğuk ve sevabı yorulmadan kolayca elde edilen ganimettir.Aynı şekilde yazın tutulan oruç, amellerin en fazîletlisidir.
Kays ibni Sa’d ibni Ubâde Radiyallâhu Anhumâ anlatıyor:
“Biz Âşura günü oruç tutuyor ve sadakasını ödüyorduk. Ramazan orucunun farz oluşu ve zekat emri inince artık onunla emredilmedik, ondan yasaklanmadık da, biz onu yapıyorduk.” (Nesai, Zekat: 35)
Âşura orucunun fazileti hakkında da şu meâlde hadisler zikredilmektedir.
Bir zat Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Veselleme geldi ve sordu:
“Ramazan’dan sonra ne zaman oruç tutmamı tavsiye edersiniz?”
Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem,
“Muharrem ayında oruç tut. Çünkü o, Allah’ın ayıdır. Onda öyle bir gün vardır ki, Allah o günde bir kavmin tevbesini kabul etmiş ve o günde başka bir kavmi de affedebilir” buyurdu.(Tirmizî, Savm: 40)
Yine Tirmizî’de geçen bir hadiste Peygamberimiz Sallallâhu Aleyhi Vesellem şöyle buyurmuşlardır:
“Âşura gününde tutulan orucun Allah katında, o günden önce bir senenin günahlarına keffaret olacağını kuvvetle ümit ediyorum.” (Tirmizî, Savm: 47)
“Ramazan ayından sonra en faziletli oruç, Allah’ın ayı olan Muharrem ayında tutulan oruçtur” (İbni Mâce, Sıyam: 43) hadis-i şerifi ise, bu günlerde tutulan orucun faziletini ifade ediyor.
Kardeşlerim , Hazret-i Âişe validemizden rivayet edilen bir hadis-i şerifte, İslam öncesinde “Âşûrâ, Kureyş kabilesinin Cahiliye döneminde oruç tuttuğu bir gündü. Rasulullah Sallallâhu Aleyhi Vesellem de buna uygun hareket ediyordu. Medine’ye hicret edince bu orucu devam ettirdi ve başkalarına da emretti. Fakat Ramazan orucu farz kılınınca kendisi Âşûrâ gününde oruç tutmayı bıraktı. Bundan sonra Müslümanlardan isteyen bugünde oruç tuttu, isteyen tutmadı.”(Buhari, Savm: 69)
"Âşûrâ orucu" olarak adlandırılan bu oruç, gerek Yahudilere benzememek, gerekse orucu tam Âşura Gününe denk getirmemek için Muharrem ayının onuncu günü tutulmakla birlikte, sünnet olan, bu günü bir öncesi veya sonrası ile oruçlu geçirmek tavsiye edilmiştir. [ Tirmizî, Savm, 50. III, 128]
Muhterem Kardeşler, Tarihte geçmiş birtakım hadiselerin, Muharrem ayında gerçekleşmiş olduğuna dair bazı rivayetler bulunmakta bunların bir kısmı da zayıf ve mevzu haberlerdir.
Hadis külliyatında Âşûrâ orucunun dayanağına dair bazı rivayetlerin olduğunu da gözlemlemekteyiz. “ Teberânî, Mu’cem’ul –Kebîr’de metruk bir râvi (İsnadında Abdulgafûr adlı bir metruk râvi vardır (Mecma'III, 188).) kanalıyla Abdulazîz bin Saîd’den, o da babasından mürsel olarak – Osman b. Matar’a göre adı geçen sahabedir-:
Allah rasulu sallallahu aleyhi vesellem buyurdu:
“....Allah, Nuh Aleyhisselam’ı Receb ayında gemiye bindirmiştir. O, o ay oruç tutmuştur ve halka da oruç tutmalarını emretmiştir. Gemi onları tam yedi ay taşımış, nihayet Âşûrâ günü Cudî dağına durmuştur. Nuh, beraberinde olanlar, hatta vahşi hayvanlar bile Âşûrâ günü Allah’a şükretmek için oruç tutmuşlardır. İsrail oğullarına deniz ikiye, Âşûrâ günü bölünmüştür. Âşûrâ günü Allah, Âdem’in tövbesini kabul etmiştir. Yunus’un şehrindeki insanların tövbesini de Âşûrâ günü kabul etmiştir. İbrahim de o gün doğmuştur.”
[ Rûdanî; A.g.e; c.2; s.55 zayıf hadis ]
Âşûrâ günü ile ilgili olarak Kureyş’lilerin, Kâbe’nin örtüsünü değiştirdiği güne ve İsrailoğullarının Mısır’dan çıkışları olan denizin yarıldığı güne izafe edilenler haricindeki rivayetler bir “İsrailiyat” ya da bu güne atfedilen doğru olmayan yakıştırmalar olduğu anlaşılmaktadır.