gülnida Admin
Mesaj Sayısı : 182 Kayıt tarihi : 08/01/09
| Konu: Yaratan (c.c.) Bilir, Dilediğini Dilediğine Verir.. Ptsi Mart 16, 2009 10:26 am | |
| “Elâ ya’lemu men hâlaka ve huve’l-latîfu’l-hâbîr”
الا يعلم من خلق وهو اللطيف الخبي
“Hiç yaratan bilmez mi? O, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.” (Mülk, 67/14)
Allah’a (c.c.) tam ilticâ edildikten sonra yapılacak duâların makbul olduğu/olacağı âşikârdır. Zira, o şekilde duâ eden insan, halini bilen, sesini duyan, kendisine acıyan ve bütün ihtiyaçlarını gidermeye gücü yeten bir Hâlık-ı Kerim’e seslendiğinin farkındadır ki duânın kabulü için bu şuur olmazsa olmaz bir şarttır.
Madem O muhtaç olduğumuz şeyleri lütuf ve yardımıyla ihsan etmeye kâdirdir; istek ve ihtiyaçlarımızı halketmek O’na asla zor değildir.. Öyleyse, bize O’nun önünde diz çökmek, samimiyetle içimizi dökmek, ellerimizle beraber gönüllerimizi de O’na açmak, tazarru ve niyazda bulunmak ve o kapıdan boş dönmeyeceğimize kat’iyen inanmak düşer.
Ne bugününüz ne yarınınız ne öbür gününüz ne de daha sonra ötelerde, ötelerin de ötesinde nimetlerle serfirâz olacağınız en mutlu anlarınız… hiçbiri O’nun o muhît ilminin dışında değildir.
“Sözünüzü ister gizleyin, ister açığa vurun; bilin ki O, kalplerin içindekini bilmektedir.” (Mülk, 67/13) buyrulmaktadır.
Bu ayet, müşrikler ve münafıklar için bir tehdit olduğu gibi, müslümanlar için de hem bir ikaz hem de –yerine göre– bir müjdedir. Çünkü, bir mü’min ellerini açıp Rabbine niyaz ederken, dile getiremediği duygularının, boğazında düğümlenen hislerinin, tarif edemediği dertlerinin, tasavvurlarının ve tahayyüllerinin dahi o Latîf ü Habîr, o Hazret-i Allâmu’l-Guyûb tarafından işitildiğine, bilindiğine inanır. Gözlerinden akan birkaç damla yaşın, içinden gelen acılı bir âhın bile boşa gitmediğinin farkındadır. Kalb ibresini iyi ayarlayıp Cenâb-ı Mevlâ’ya gönlünün sesiyle teveccüh edebildiği sürece duâlarının mutlaka kabul göreceği ve hep istediklerinin daha iyilerini bulacağı ümidindedir.
Duâmızın kabul olacağına ve ellerimizi boş olarak indirmeyeceğimize bütün ruh u canımızla inanır, ötelerden yükselen “iste, istediğin verilecektir” va’dini vicdan kulağıyla biz de duyarız. Duâmızda ve o iç yakıcı mülahazalarda derinleştikçe daha bir hisli hale gelir, Rabbimize daha bir gönülden sesleniriz..
“Rabbimiz, şimdiye kadar Sen’in kapının tokmağına dokunanlardan hiçbirisini boş olarak geriye çevirmedin. Sen’in kapında ihtiyaç izhar edenlerden boş dönen hiç olmadığı gibi hiçbir pişman da o kapıdan kovulmamıştır; O kapı senin kapın, onun başkalarından farkı da her gelene affındır. Şimdi biz de bu kapının dilencileriyiz, bizi sevindireceğinden de eminiz. Rabbimiz, yakarışlarımıza icabet et; ümitlerimizi boşa çıkarma, bizi hüsrana uğratma, elleri boş talihsizler olarak geri çevirme!..”
Amin.. | |
|